Bilim Işığında Yaratılış Kongreleri; Altın Çağın Motivasyonunu Yakalamak
Yerli ve yabancı 85 bilim adamının sunumları ile katıldığı Kongreye Diyanet İşleri Başkanlığı, TÜGVA, TÜRGEV, İlim Yayma Cemiyeti Hayrat Vakfı ve Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı gibi birçok kuruluş destek verdi. Kongrenin açılışına Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Kütahya Valisi Ali Çelik, Kütahya Belediye Başkanı Alim Işık, MHP Kütahya Milletvekili Ahmet Erbaş, Hava Er Eğitim Tugay ve Garnizon Komutanı Hava Piyade Tuğgeneral Necati Gündüz ve Kütahya Müftüsü Hüseyin Demirtaş katıldı. Mehmet Görmez ve Nevzat Tarhan Hoca ise çağrılı tebliğler sunan katılımcılardandı.
Bu toplantıların bu aşamaya gelmesinde şüphesiz en büyük bir emek Adem Tatlı hocaya ait. Adem Hoca ve 30 bilim adamının katkıları ile hazırlanan “Bilimlerin Işığında Yaratılış Kitabı”nın baskıya sunulmasında birlikte çalışmalarımız olmuştu. “Bilimlerin Işığında Yaratılış Kitabı” Üsküdar Üniversitesi yayını olarak neşredildi. Bu çabalar, Bilimlerin Işığında Yaratılış Kongrelerini doğurdu ve etki sahasını genişletti. Yaratılışa dair konuların bilimsel platformlarda ele alınmış olması sadece ülkemizde değil, dünya üzerinde bilimin materyalist ideolojiye alet edilmesine karşı “özgürl eştirme çabaları” olarak önem taşıyor.
Ders kitaplarındaki yaratılış konularındaki yazılarından dolayı 28 Şubat YÖK idaresi Adem Tatlı Hoca’yı görevden almıştı. 28 Şubat sürecinde YÖK’ün hışmına uğrayanlardan birisi de bendim. YÖK’ten gelen soruşturma isteği üzerine Üniversite Rektörlüğünce soruşturmalar geçirmiştim. Popüler bilim yazılarımızdaki “yaratılış ve tevhid” konuları bahane edilerek soruşturmaya tabi tutulmuştum. Aynı zamanda o günlerde YÖK yetkililerinin ve rektörlerin demokratik olmayan tutumlarına karşı eleştirel yazılarım rahatsızlık veriyordu. Soruşturma sonucu bazı idari görevlerim üzerimden alınmıştı.
Sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da, Amerika’da birçok bilim adamı benzer nedenlerle taciz edilmektedir. Yaratılışa dair bilimsel çalışmalar yapmaları halinde görevlerinden, hatta akademik unvanlarından olmaktadır.
Tüm bunlar, bilimin ne kadar ağır bir tahakküm altında tutulduğunun bir göstergesi olmaktadır. Evrimi ima eden basit çalışmalar bile kendilerince saygın ilan edilen dergilerde zaman geçirilmeden yayınlanmaktadır. Halbuki yaratılışa dair bilimsel çalışmalara sürekli ambargo konulmaktadır.
Yaratılış Kongreleri, Ders Kitaplarındaki “Muhtevasızlık” Sorununa Çözüm Yolunu Gösteriyor!
Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyib Erdoğan kongre günlerine denk gelen bir açıklamasında:
Eğitimde istenilen başarılı adımların atılamadığı için fikrî bakımdan iktidar olunamadığını söylüyordu. Kongrede tam da sayın Cumhurbaşkanı’nın işaret ettiği manevi ve fikri boşlukları dolduracak çözümler dile getirildi. Günümüzün işgal girişimleri toprak üzerine değil zihinler üzerinden yürütülmektedir.
İlginçtir ki bilim ve çağdaşlık insanların ahlaki yozlaşması ve dünyevileşmesinde, en büyük sorumlu olarak karşımıza çıkmaktadır. Ahlaksızlık ve inançsızlık bilim ve çağdaşlık kılıfı ile takdim edilmektedir.
Sayın Cumhurbaşkanı da ifade etti: “Fikri iktidarlara geçit verilmiyor.” Değerlerden ve manadan soyutlanmış mevcut okul müfredatları ile kendi medeniyetimizi inşa edemiyoruz. Eğitim ve kültür meselesini bir millî güvenlik meselesi olarak görmek zorundayız..”
Kongrenin Dönüştürdükleri
Gerek ders kitaplarında olsun gerekse belgesellerde, diğer kültürel kaynaklarda Yaratıcıdan (Hak Teala) hiç söz etmemek bilim adına tarafsızlık değil, gaflet yahut inkâr hesabına taraflı bir anlatımdır. Bilimi ateizmin “malı” gibi gören onu ideolojiye alet eden çevreler, bilimlerden Hak Teala’ya açılan pencereleri “kapalı” tutmak için her daim bir gayretkeşlik içinde bulunmaktadır. Bunun için de bilimle bağdaşmayan yollara tevessül etmektedir.
Günümüz insanının gerçeğe ulaşmasında, bilimin dünyevileşmesinde ve maneviyatla bağlantısının kesilmesinde şu üç felsefe akımını sorumlu tutabiliriz. Bunları şu cümlelerle özetleyebiliriz:
- Sebepler meydana getirdi.
- Kendi kendine oldu.
- Tabiat yaptı.
Bilimi inançsızlığa (ateizm) alet etmeye çabalayan gizli niyetleri ve metotları ifşa eden çabalar sadece İslam ülkelerinde değil, materyalist hayatın hâkim olduğu Batı’da da sürdürülmektedir. Gittikçe artan sayıda ilim adamı, geçmişin mekanik teorilerinin artık savunulamadığını fark etmektedir. Kâinattaki güzellik, ihtişam, düzen, ahenk, simetri ve maksatlar karşısında, sebeplere ve tesadüfe dayanarak; ya da tabiatı ve sebepleri yaratıcı olarak açıklama teşebbüslerinin arkasında maksat ve niyet daha iyi görünmektedir. Bilimin dinsizliğe maske yapma çabaları Hak Tealayı nazarlardan saklamaya yönelik “taraflı ve kasıtlı” bilgilendirmeler daha iyi fark edilmektedir.
Bilim ve Yaratılış Kongreleri Ne Anlatıyor?
Yaratılış Kongrelerinde başlangıcından bu yana katılmaktayım. Bu kongreler hakikate ayna tutan temaları ile yeni müfredatlar için bilimsel kaynak ve materyal ihtiyacına cevap vermektedir. Kongrelerde öne çıkan bir kısım çözümleri ve beliren tesbitleri ve hakikatleri kendi adıma şu şekilde ifade edebilirim:
- Evrim ve evolüsyon gerekçe gösterilerek felsefî yorumlar “bilimsel bilginin” yerine ikame edilmektedir. Böylece sistemli, tutarlı ve objektif olması gereken bilimsel bilgi amacından saptırılmaktadır. Bilim, gözleme ve deneye dayalı olayları incelerken, tamamen objektif olması, ideolojik görüşü savunma gayesinin içine girmemesi gerekir.
- Evrim bir ideoloji ve felsefi bir görüş olarak değerlendirilmelidir. Hatta teori kategorisinde bile değildir. Bu sebeple evrim konuları, biyoloji ve fen kitaplarında değil felsefe kitaplarına yer alabilir.
- Ders kitapları, materyalist felsefeye göre kurgulanmaktadır. Varlığın ve yaratılışın manevi ve ruhani boyutları kadar, hikmet ve hakikat boyutları da nazarlardan saklanmaktadır. Bu bakış açısı hayatı anlamsızlaştırmakta ve kültür ve ahlakın yozlaşmasının başlıca kaynağı olmaktadır. Materyalist bilgi virüsü ile çocuk ve gençlerimiz zihnen hasta hale getirilmektedir. Ahlaki ve manevi boşluğa yol açılmakta; türlü türlü bağımlılıklar dahil çoğu yanlış hareketlerin ve huzursuzluğun kaynağı olmaktadır.
- Fen eğitiminin insanımızın inanç değerleri ile çelişen yapı arz etmesi öğrenciyi ikilem içinde bırakmaktadır. Bu durum, öğrencide şizofrenik ve hasta bir kimliğin oluşmasına zemin hazırlamaktadır.
- Bilim; tekniğe, mesleğe ve hayata dair sorulara cevap ürettiği kadar dini hakikatleri anlamaya, insanın görüş alanını genişletmeye de hizmet etmekle mükelleftir. Bilimler, inanca, dini ve kültürel hayata dair sorulara cevap verdiği ve çözüm ürettiği ölçüde anlam kazanmakta, faydalı hale gelmektedir.
- Din ile bilim birbirinin muhalifi değil, birbirine destek veren ve birbirine güç veren iki taraftır. Fen eğitiminin temel bir gayesi, insanı aldığı eğitim sonucunda kendisi için yaratıldığı ve tasarlandığı belli olan tabiatı doğru anlamaya vasıta olmaktır. İnsan her şeyden önce kâinat kitabının bir okuru haline gelmelidir. Zaten Kuran’ın ilk emri “oku”dur (Alak, 1). Hak dinle bilimin maksatları birleşmektedir. Fen bilimleri Allah’a ve inanca ait gerçekleri tanımanın aracı olmalıdır.
- Varlığın hikmet ve hakikat boyutlarının fen derslerine yansıtılması ile öğrencide hem bilim merakı gelişecek hem sanat ve estetik duygular inkişaf edecektir. Tabiatta her zaman şahit olduğumuz yardımlaşma, temizlik, iktisat, adalet ve denge, yüksek nizam ve düzen, sanatlı ve hikmetli yaratılış gibi hakikatler ders kitaplarında ana müfredat konuları haline gelmelidir. Bu hakikatlerin ders kitaplarına yansıması ile öğrenci “tabiatı” bir kitap gibi okumayı öğrenecektir. “Yeryüzü ayetleri”nin okumayı öğrenen öğrencinin ruhunda adı geçen hakikatler aynı zamanda ahlak ve meziyet olarak belirecektir. Yaratılanı Yaratandan ötürü sevme duygusu inkişaf edecek; böylece kendisine ve çevreye/canlıya saygılı, “çevreci” insan modeli; sözde değil özde ortaya çıkacaktır.
- Materyalizmin, tek bir paradigma ya da nedensellik çizgisi olarak takip edilmesi eğitimin ruhani boyuttan ilişkisinin kesilmesini sonuç vermektedir. Öğrenilenlerin marifet ve meziyete (irfan) dönüşmesi engellenmektedir. Okulların fazilet ve değer üreten konuma çıkması ancak bilim üzerindeki ideolojik ve dogmatik öğelerin hâkimiyetinin kaldırılması ile mümkün olabilir.
- Hz. Ali “Ben eşyaya bakınca eşyanın kendisinden önce Hakkı görüyorum.” der. Tabiatta eşyanın birbiri ile mükemmel ilişki ağı bize her bir varlığı kendi varlığından öte diğer varlıklara ve gerçeklere işaret olmaktadır. Yoktan var olmuş bu kâinatta kendini gösteren Kudret değişmez bir gerçekliktir. Tüm annelerle yavruların ilişkilerinde kendini gösteren şefkat de öyledir. Her şeyin yerli yerinde olması ve birbirinin hukukuna tecavüz etmemesi ile kendini gösteren “adalet” kâinata yerleşmiş gerçeklerdir ve ders kitaplarında en başta yer alması gereken konulardır.
Bilim Din ile değil Dinsizlik ile çatışır.
Din ile bilimin birbiri ile çatıştığı tezi uzun yıllardır “ustaca” işlendi durdu. Bilimi tarafsız hale getirecek ve hakikat ve hikmet eksenine, yani asli konumuna çekmeyi sağlayacak çözümler, kongre sunumlarının ana temalarından birisini teşkil etmektedir.
Bilimler inanca, dini hayata dair sorulara cevap vermeli ve çözüm üretmelidir. Dini hakikatleri anlamaya, insanın görüş alanını genişletmeye de hizmet etmelidir. Zira yaratılış mucizesinin sırlarını bilen bir insan, Allah’ın varlığına kesin bir bilgiyle kanaat getirir. Bilginin detaylarına inildikçe özellikle çıplak gözle algılanamayan mikrokozmik ve makrokozmik alana inildiğinde bu kanaat daha da güçlü hale gelir.
İslam dini bilimsel araştırmalardan ve bulgulardan bir tedirginlik duymamaktadır, bilakis teşvik görmektedir. Hak Teala Kuran’da insanları sürekli araştırmaya, düşünmeye ve bilmeye yöneltmektedir.
Kongrelerde “Müslümanların altın çağında olduğu gibi bilim ve araştırmada motivasyonu tekrar kazanmaları için nasıl bir dönüşüme ihtiyaç bulunmaktadır?” sorusu da gündeme gelmektedir.
Ortaya çıkan sonucu özetlersek; fenleri bir kâinat kitabı okuması ve marifet vesilesi haline getirebilirsek, o çağlarda olduğu gibi motivasyonu yeniden ihya edebiliriz. İnsanımıza aynı zamanda bilimsel bakış açısı ve araştırma ruhu kazandırabiliriz.
Sözlerimizi şu cümlelerle bağlayalım. Seküler bilim, yaratılışı “evrim” adı altında “TESADÜF, TABİAT VE SEBEPLER” denen sahte tanrılara mal ediyor.
Bilim adamlarının bu çabaları, bilimin şerefli ve asli konumuna kavuşacağı; okulların ve ders kitaplarının ise seküler bilimin tanrılarının kürsüleri olmaktan kurtulacağı günlerin yaklaştığı umudunu artırmaktadır.
Ülkemizin güzide bilim adamları bir araya toplayan Bilimin Işığında Yaratılış Kongreleri, özellikle ders kitapları ve müfredatta yapılması gereken reformlarla ilgili çözümler sunuyor. Yetkililerin bu tür yerli ve milli seslere kulak vereceği günleri hasretle bekliyoruz.
[1] Kütahya Dumlupınar Üniversitesinin (DPÜ) ev sahipliğinde gerçekleştirilen Kongre münasebetiyle kaleme alınmıştır (22-24 Ekim 2020)
Kongre bildirileri için tıklayınız: https://lee.dpu.edu.tr/tr/index/sayfa/11983/iv-uluslararasi-bilimler-isiginda-yaratilis-kongresi-bildiri-kitabi