Cumhurbaşkanlığı Sisteminde Yeni Bir Aktör: Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu
Prof. Dr. Ömer Özyılmaz*
“Ülkemizde eğitim sistemini ‘çalıştırmak’, ‘geliştirmek’ ve ‘millileştirmekle’ görevli MEB ve YÖK olmak üzere iki eğitim yönetimi kurumu vardı. Eğer yeniden ele alınır ve belirttiğimiz görev ve misyonuyla kabul edilirse Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, üçüncü bir aktör olarak yerini alır. Esasen buna çok ta ihtiyaç vardır.”
Aslında Bakanlığın nasıl kuruluşundan bugüne kadar artarak devam eden sorunları varsa, çok yeni olmasına rağmen Cumhurbaşkanlığı (CB) Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu’nun da ciddi anlamda yapısal sorunları vardır. Bugün Kurul’u, ‘daha bugüne göre’ ve ‘daha nasıl işlevsel hale’ getirebileceğimizi ele alacağız:
BİR KURUM OLARAK CB EĞİTİM VE ÖĞRETİM POLİTİKALARI KURULU:
Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, ülkemizde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçişle beraber oluşturulmuş, MEB ve YÖK gibi stratejik bir ‘Eğitim Yönetimi Üst Kuruluşu’dur. Kurul, hem Sayın Cumhurbaşkanımız’a eğitim alanında danışmanlık yapacak, hem de Ülkemizde 150 yıldan beri beklenen eğitim reformunu gerçekleştirecek oluşumun (MEB, YÖK ve Kurul) en dinamik ve öncü unsuru olmaya aday bir kuruldur. Bu görevleri yerine getirmek için gerekli yetki ve imkanlar da kendisine verilmiştir.
Bununla beraber, saygın, değerli ama eğitim alanında uzman olmayan bireylerden oluşmuş olan Kurul, şu anda reaktif bir anlayışla Sayın Cumhurbaşkanımız’a güya eğitim danışmanlığı yapan, zaman zaman da genel bir plan ve projeden yoksun olarak eğitimsel bazı konular hakkında ‘çalışmalar yürüten’, birkaç aydan beri de artık bunu da yapamayan statik/durağan bir kuruldur. Eğitim sistemimizin dünü, bugünü ve geleceği hakkında bir bilince sahip olmayan Kurul, kendisine ve eğitim sistemimize yönelik bir misyon ve vizyon da geliştirmemiştir. Dolayısıyla görevinin ve hedefinin ne olduğunu bilmeyen bir kaptan durumundadır. AyrıcaKurul, bugüne kadar kendisini geliştirecek bir proje üretmemiş, bu anlamda bir çalışma yapmamış, yaptırmamış, herhangi bir teşkilatlanmaya gitmemiş, bir iç tüzük hazırlamamış, organlarını dahi oluşturmamıştır. Kurulduğu günkü gibi kalmayı yeğlemiştir. Halbuki kurulan her yeni kurul/kurum gibi kendisini geliştirmeliydi. Üyeler bu amaçla projeler üretmeliydiler, ancak o da yapılmadı. Bunun için öncelikli olarak onların yapamadıkları şeyleri yani Kurul’un, bir plan ve program dahilinde eğitim sistemimizin ‘geliştirilmesi’ ve ‘millileştirilmesi’ için nicelik ve nitelik bakımından daha fonksiyonel duruma getirilmesi gerekir.
Bu yazımızda Kurul’un belirttiğimiz görevlerini yerine getirebilmesi için, içinde bulunduğu sorunları ve çözüm önerilerimizi sizlerle paylaşmak istiyoruz. Bu çerçevede:
1- Kurul’un Yeni Bir Kadro ile Teşkilatlanması (Örgütlenmesi) Sağlanmalıdır.
Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, eğitim sistemimizi yeniden düzenlemek için oluşturulmuş bir kuruldur. Ancak Kurul’un hem şu andaki Sn. Üyeleri eğitim bilimleri ile hiçbir ilgisi olmayan insanlardır hem de Kurul’un hiçbir örgütsel organı yoktur. Bundan sonra da olacağına dair bir belirti görülmemektedir. Dolayısıyla Kurul’un bugünkü kadrosu değiştirilmeli, onların yerine, eğitim sistemimize bir bütün halinde bakabilecek, sistem analizi yapabilecek, sistemin sorunlarını belirleyip çözümlerini de üretebilecek, eğitimimizi millileştirebilecek eğitim bilimcilerin ağırlıklı olacağı, değişik bilim dalları mensuplarının da yer alacağı yeni bir kadro getirilmeli diye düşünüyorum. Sonra da bu kadro ile kurumsal şu organlar oluşturulmalıdır:
a- Yürütme Kurulu: Bana göre Kurul’un yürütme kurulu, Kurul Başkanvekili, başkan yardımcıları, koordinatörler (ağırlık eğitim bilimcilerden olmak üzere en az 6-7 kişi) den oluşmalıdır. Kurul yönetimini bu çekirdek kadro oluşturmalı ve eğitim sistemimizi geliştirme ve millileştirme hususunda kuramdan uygulamaya bütün plan, proje ve organizasyonları bunlar yürütmelidir. Ayrıca bu kadro, kendi kurumlarıyla ilişkilerini kesip, bütünleşmek üzere kadrolarıyla birlikte CB Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurul’unun elemanları olmalıdırlar.
b- Çalışma Komisyonları: Bunlar, eğitimin geliştirilmesi ve millileştirilmesi çerçevesinde yapılacak çalışmalarda, eğitim sistemimizin her konusu ya da her sorunu için, o konunun bilim ve uygulayıcı insanlarından oluşturulacak Bilimsel Çalışma Gruplarıdır.
c- Genel Kurul: Genel kurul, eğitim bilimcilerin ağırlıklı olacağı, değişik bilim dallarının mensuplarından oluşan, yürütme kuruluna göre sayıca daha fazla olabilecek bir kurul olmalıdır. Mevcut Kurul üyeleri de katılabilirler. MEB ve YÖK’ten de, özellikle görüşülen konunun izdüşümü olan ilgili ya da yetkililerin, hazırlık yaparak katılmaları sağlanmalıdır. Çalışma Komisyonların raporlarının olgunlaştırılacağı ve Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edileceği son şeklinin verileceği karar mercii burası olmalıdır.
2- CB. Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurul’unun Görevleri:
Cumhurbaşkanlığı mevzuatına ve ona dayanılarak yazılmış bilimsel eserlere bakıldığında, Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu’nun reaktif, proaktif ve izlemeğe yönelik olmak üzere üç türlü görevinin olacağını ifade edebiliriz. Buna başkaları da eklenebilir. Bunlar:
Reaktif Görev: Sayın Cumhurbaşkanımız’ın gündeminde yer alan ve o an için acil çözüm üretilmesini istediği eğitimsel konulara ilişkin görevdir. Alınan talimat doğrultusunda, o an için Kurul’un yapacağı çalışmalarla, üretilip geliştirilecek gerekli ve doğru eğitimsel politikalar, Sayın Cumhurbaşkanımız’a arz edilecektir.
Proaktif Görev, O an için gündemde olup olmamasına bakılmaksızın, Sayın Cumhurbaşkanımızın yıllardan beri; Milletimizin de 150 yıldan beri yapılmasını beklediği, Ülkemizin eğitim alanındaki temel/yapısal ve güncel sorunlarının belirlenip bunlara yönelik köklü çözüm önerilerinin üretilmesi, diğer bir deyişle eğitim sistemimizin geliştirilmesi ve millileştirilmesiyle ilgili görevdir. Bunun için belli bir plan ve program dahilinde çalışmalara başlanması gerekir. Eğitim sisteminin bir bütün halinde ele alınıp engin kültürümüzde var olan, ülkemizde ve dünyanın değişik bölgelerinde üretilmiş doğru bilgileri harmanlayarak eğitimin felsefesi, hedefleri, organizasyonu, programı, içerikleri, yöntemleri, sınama durumları; okul, öğretmen, yönetici, öğrenci ve diğer paydaşlarıyla sistemin yeniden üretilmesi söz konusudur.
Burada özellikle Kurul yönetimi üniversitelerden, MEB bünyesindeki öğretmen ve yöneticilerden ve diğer sektörlerden bu çalışmalara dahil edebileceği insanları da davet ederek, komisyonlar halinde bu çalışmaları başlatmalıdır.
İzleme Görevi ise, MEB, YÖK ve Kurul’u izleyerek, onların çalışmaları hakkında Sayın Cumhurbaşkanımız’ı bilgilendirmek şeklinde olacaktır.
3- Kurul, Vizyon ve Misyonunu Geliştirmelidir:
Cumhurbaşkanlığı Eğitim-Öğretim Politikaları Kurulu hem kendisine hem de eğitim sistemimize yönelik olarak bir misyon ve bu çerçevede bir vizyon geliştirmelidir. Bunu yaparak hem ‘özel görevinin’ ne olduğunu, hem de önümüzdeki 3 yıl, 5 yıl ve 10 yıl gibi aralıklarla nereye varmak istediğini belirlemeli, önüne bir hedefler manzumesi koymalıdır.
Bilindiği gibi, stratejik yönetim süreci içerisinde yer alan misyon ve vizyon kavramları kurum ve kurullar için çok büyük bir önem arz etmektedir. Onun için stratejik bir müessese olan Kurul hem kendisinin, hem de eğitim sistemimizin misyon ve vizyon bildirgelerini fonksiyonel bir şekilde oluşturarak; yönünü, çalışmasını ve hedeflerini belirlemeyi, çalışanlarını motive etmeyi, onlara ilham vermeyi, ortak paylaşım/aidiyet duygusu oluşturarak bir sinerji meydana getirmeyi ve bugünden geleceği öngörerek ona göre stratejiler geliştirmeyi planlamalıdır. Ayrıca Kurul, fonksiyonel bir misyon ve vizyon geliştirerek, yoğun rekabet ortamında rakiplerine karşı rekabet avantajı sağlayabileceğini de bilmelidir.
4- Ülkemiz Eğitim Yönetiminde Yapısal Bir Değişim Gerçekleştirilmelidir:
Ülkemizde eğitim sistemini ‘çalıştırmak’, ‘geliştirmek’ ve ‘millileştirmekle’ görevli MEB ve YÖK olmak üzere iki eğitim yönetimi kurumu vardı. Eğer yeniden ele alınır ve belirttiğimiz görev ve misyonuyla kabul edilirse CB Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, üçüncü bir aktör olarak yerini alır. Esasen buna çok da ihtiyaç vardır. Çünkü hem ülkelerin eğitim sistemleri çok gelişmiş ve karmaşıklaşmış, hem de ciddi rekabet ortamından dolayı eğitim sistemleri sürekli yeniliklerle kendilerini geliştirmek durumundadırlar. Dolayısıyla bu hızdaki eğitim sistemini çalıştırma, geliştirme ve millileştirme işini artık bir kurumun (sadece bakanlığın) yapması mümkün olmaktan çıkmıştır. O zaman eğitim yönetimimizde ciddi bir değişim yaşanmalı; MEB, YÖK ve Kurul arasında yasal bir görev taksimi yapılmalı, hukuken her birinin görev ve sorumlulukları belirlenmelidir. Onların da aşağıda belirtilen şu iki görevi üstlenmeleri ve yerine getirmeleri gerekir, diye düşünüyorum. Bu görevler:
a- Eğitim sistemini, üniversiteler ve milli eğitim müdürlükleriyle beraber, teorik olarak ‘geliştirilmesi’ ve ‘millileştirilmesi’ görevini, geliştirilecek olan CB Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu üstlenip yürütmelidir.
b- Eğitim sisteminin Kurul tarafından teorik olarak geliştirilmekte ve millileştirilmekte olan politikalarını uygulama işi de doğrudan MEB’e ve YÖK’e bırakılmalıdır.
Bu gerçekleşirse, Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK, bu değişim ve dönüşümü kabullenip içselleştirmeli; CB Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu da bu görevi yerine getirebilecek düzeyde (burada arz ettiğimiz projeyle) güçlendirilmelidir. Sonra da bu üç kurum (kurul), yasal iş birliği ve iş bölümü çerçevesinde eğitim sistemimizi ‘çalıştırma’, ‘geliştirme’ ve ‘millileştirme’ çalışmalarını yürütmelidirler.
5- CB Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, Çalışma Yöntemini Belirlemelidir.
Kurul’un çalışma yöntemini, yanlışa düşmeden doğru bir şekilde belirlemesi çok önemlidir. Bize göre bu konu şöyle olmalıdır: Kurulumuz, eğitim sistemimizin geliştirilmesi ve millileştirilmesi çalışmalarını, ülkemizde eğitim bilimciler ve eğitimin çeşitli alanlarındaki çalışmalarıyla tanınmış bilim insanları (öğretim üyeleri, psikologlar, ilahiyatçılar, sosyologlar ve daha pek çoğu) ve uygulayıcılardan (öğretmen, müfettiş, müdür), Kurul nezaretinde yaklaşık 15 ile 20 kişi arasında oluşturulacak, ‘araştırma, inceleme ve çözüm üretme komisyonları’ aracılığıyla yapmalıdır. Kurul’u temsilen yönetimden birisi de o komisyon çalışmalarına katılmalıdır. Böylece komisyonlardan beklenen sonuçlar alındıkça Genel Kurula gelmeli, gerekli görüşmeler yapılıp kabul edildikten sonra Sayın Cumhurbaşkanımıza arz edilmelidir. O’nun onayı alındıktan sonra da hem Bakanlık, hem de YÖK ile görüşülerek, onlara danışmanlık yapılarak bunlar uygulamaya geçirilmelidir.
Kurulun çalışmalarının, belirttiğimiz şekliyle komisyonlar eliyle yapılmasının çok yararlı ve önemli olacağını düşünüyorum. Çünkü:
1– Bu çalışma, Türkiye’nin en büyük ‘Milli Eğitim Hamlesi’ olur.
2- Ülkemizin eğitim alanındaki bilgi-birikimi ve kadroları harekete geçirilmiş olur.
3- Sorunların tespiti ve çözümlerinin üretilmesinde, en geniş katılım sağlanmış olur.
4- Eğitim sistemini ‘geliştirme’ ve ‘millileştirme’ çalışmaları, açık şeffaf ve bilimsel bir temelde yürütülmüş olur.
5– Üniversitelerde, MEB’de, STK’larda ve diğer kurumlarda, kendisini yetiştirmiş ancak toplumun henüz kendisini tanıma imkanı bulamadığı nice cevherler bu vesileyle keşfedilip, toplumun hizmetine sunulmuş olur.
6– ‘Araştırma, inceleme ve çözüm üretme komisyonları’, topluma güven verir,
7- Daha çabuk, hızlı ve doğru sonuç alma imkanı yakalanmış olur.
Bu çapta her hamlenin bir finans ayağı olur. Her Milli ve yararlı hamleyi finanse eden Devletimiz, eğitimin geliştirilmesi ve millileştirilmesi için bu hamleyi de karşılayacaktır.
6- Kurul’un Eğitimsel ve Politik Bir Duruşu Olmalıdır.
CB Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu üyeleri, eğitim alanında uzman hatta mütefekkir düzeyinde bir birikime sahip olmalıdırlar. Bu, çok önemlidir. En az bunun kadar bir başka husus ta üyeler, eğitim sistemimizi ‘geliştirme’ ve ‘millileştirme’ davasına yürekten inanmış hatta kendisini bu alana adamış birer dava insanı olmalıdırlar.
Ayrıca kurul yeleri Ülkemiz, gönül coğrafyamız ve özellikle mazlum milletler nezdinde gelişme, ilerleme ve emperyalizme karşı bağımsızlığımızın teminatı olarak görülen Sayın Cumhurbaşkanımızın Davasına gönülden inanmış ve O’na bağlanmış olmalıdırlar.
7- Kurul, MEB ve YÖK Üst Yönetimleri ile İlişkilerini Geliştirmelidir.
Kurul’un Başkanvekili, Sayın Cumhurbaşkanımız’ın da nezaretinde, Milli Eğitim Bakanı ve YÖK Başkanı ile görüşmeler yaparak, aslında aynı hedefe yönelmiş bu üç kurum arasında sevgi ve saygıya dayalı ilişkiler geliştirmelidir. Ayrıca bugüne kadar yapılmamış görev alanlarının belirlenmesi; iş birliği ve iş bölümü konusunda da mutabakat sağlamalıdır.
Ayrıca Kurul Başkanvekili Milli Eğitim Bakanıyla beraber, Bakanlık üst düzey yöneticileri ve il milli eğitim müdürleriyle; YÖK Başkanıyla beraber de Rektörlerle toplantılar yapıp Kurul’u, işlevlerini ve Kurul’un misyonunu-vizyonunu onlarla paylaşmalı ve onlardan beklentilerinin neler olduğunu orada açık ve net bir şekilde ifade etmelidir.
8- Kurul, Küresel Düzeyde de Nabız Tutmalıdır.
Eğitim sistemleri bakımından gelişmiş ülkelerde, eğitimin teorik ve pratik bütün konuları ya da sistemin uygulanması ve geliştirilmesi ve bunlarla ilgili bütün sorumluluklar, önceden sadece eğitimle ilgili bakanlıklarda idi. Ancak bu ülkelerde eğitim yönetimi alanında ciddi değişme ve gelişmeler yaşandı. Sürekli yenilikler üretildi. Son 30-40 yıldan beri eğitim bilimcilerin ağırlıkta olduğu, bizdeki Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu gibi, yeni kurullar oluşturularak, eğitimin teorisinin geliştirilerek çağın önüne geçirilmesi işi bu kurullara verilmeğe başlandı, uygulaması da bakanlıklarda kalması uygun görüldü.
İşte CB Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, bir yandan kendi potansiyelimizle, eğitim alanında çalışmalar yapıp, ülkemizde sürekli gelişmeyi sağlamaya çalışırken aynı zamanda bu ülkelerde, eğitim alanında ne tür gelişmelerin olup olmadığını takip etmeli, küresel çapta nabız tutmalı, özellikle oralardaki ‘mevkidaşlarıyla’ görüşmeler yapıp eğitim alanında görüş alışverişinde bulunmalı, karşılıklılık esasına göre gerektiğinde iş birliği ve iş bölümü yapmalıdır.
Son söz: Son üç günden beri CB Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu ile ilgili olarak sizlerle paylaşmakta olduğumuz projemiz hayata geçirilirse, hem yeni, güçlü ve dinamik bir kurum kazanmış oluruz, hem eğitim sistemimiz daha hızlı bir şekilde gelişme ve ilerleme imkânı bulmuş olur, hem de insanımız daha mutlu olmuş olur.
*Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikalar Kurulu Üyesi