Ders Kitapları Üzerine Bir Değerlendirme
MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI DERS KİTAPLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ VE ALTERNATİF ESERLERİN HAZIRLANMASI
Türkiye’nin eğitim ve öğretim sisteminin kurgulayıcısı, uygulayıcısı ve geliştiricisi olarak görev ve sorumluk tamamen Milli Eğitim Bakanlığı’na aittir. Çocuklarımızın üniversite eğitimlerine kadar olan süreçte bakanlık kadroları hizmet vermekte ve hazırlanan müfredatlar yürürlükte olmaktadır. Sosyal, toplumsal ve siyasal alanlarda en çok ilgi odağı olan bu bakanlık; işleyişi ve sistemleri üzerinde pekçok tartışmaların yapılması ile hep gündemde olmaktadır.
Bu çalışmada, çok geniş bir yelpazede hizmet veren bakanlığın hazırlık ve uygulama sorumluluğu bulunan ders kitapları üzerine değerlendirme ve alternatif geliştirme konusunu ele alacağız.
Milli Eğitim okullarında uygulanan müfredat ve okutulan ders kitapları yıllardan beridir eleştiri konusu olmaktadır. Yapılan sistem ve müfredat değişiklikleri de istenen başarının ve seviyenin tutturulmasına çok katkı sağlamamış durumdadır. Sık yaşanan (sistem, yönetici, kararlar vb.) değişiklikler, takibine yeterli önem verilmeyen geri bildirimler, yenilik ve değişimlerin gereği gibi takip edilip, uygulamaya konulamayışı; beklenen başarı ve yeterliliği bir türlü sağlayamamıştır.
Halihazırda ülkemizin geleceği için çok önem arzeden ve birinci meselesi olan “eğitim ve öğretim sistemimiz”, geçmiş yılların olumsuzluklarından arındırılmış olarak, yeni bir anlayış ve modernizasyon çerçevesinde, geleceğe yönelik olarak hazırlanmalıdır.
Bu çalışmanın temel konusu, “Milli Eğitim Ders Kitaplarının Değerlendirilmesi ve Alternatif Eserler Hazırlanması”dır. Bu çerçevede mevcut müfredat ve ders kitaplarının bir değerlendirmesi yapılacak. Sonra da, yeni müfredat ve ders kitaplarının nasıl olması hakkında görüş, öneri ve örnek çalışmalar aktarılacaktır.
Yapılan değerlendirmeler ve çalışmalar, öncelikle bu meselenin doğrudan içinde olanlar ve muhatapları tarafından ele alınmıştır. Bilimsel veriler, eğitim metodolojisi ve psikolojisinin kaynakları ve alanlarının katkıları sağlanmıştır. Uygulama sonuçları uzun devreler halinde gözden geçirilmiştir.
Eğitimin bütünü hakkında tespitler yapılmış, olumlu ve olumsuz yönlerin teşhisi konulmuş, yapılan örnek çalışmalarla tedavi safhası gerçekleştirilmiş olacaktır. Olayın takibi de yapılacaktır. Bu dört önemli adımla gelecek nesillerin, bilinçli, özgüvenli, hedef sahibi, faydalı, dayanışma ruhu taşıyan, gerçekçi, çalışkan ve değerlerine bağlı olarak yetişmeleri sağlanacaktır.
Ders kitap ve materyallerinde olumsuzlukların, aykırılıkların ve değişmesi gerekenlerin neler olduğu konusunda öncelikle bir tesbit çalışmasına ihtiyaç vardır. Eğitimde değişimler daha ziyade şekilsel boyutta cerayan etmektedir. Halbuki ders kitapları ve eğitim materyalleri muhteva boyutu ile ele alınmış değildir. Bu çerçevede eğitimde asıl reformlar aşağıda sıraladıklarımızda yapılacak dönüşümlerde; boşluğu doldurmakla başlayacak, eğitim rayına oturacaktır
- Ders kitaplarının mevcut müfredatla olan ilişkileri;
- Ders konularının işleniş tarzı;
- Ders kitaplarının muhteva değerlendirmeleri;
- Konulardaki milli ve manevi-insani değerlere olan aykırılıklar;
- Ders konularının güncel bilgilerle karşılaştırılmaları;
- Kitaplardaki dil, üslup (anlatım) ve resimleme ilişkilerine ait eksik ve yanlışlar;
- Bilginin evrenselliği ve genelliği esaslarına aykırı görünen aktarımlar;
- Ders kitapları ile verilmek istenen hedefler, hazırlanan düşünce kulvarı;
Millî Eğitim Bakanlığı’nın ders kitaplarında yer alan olumsuzlukların tespiti yönünde yapılacak çalışmalara ışık tutması bakımından, ele alınacak öncelikli konular içinde göz önünde bulundurulacak hususlar şu şekilde sıralanabilir:
Kitap ve müfredat, ders programı ( e-kitap ve eğitim dahil) incelemelerinde;
a) Muhteva itibariyle millî, manevî, ahlâkî-etik ve insani değerlere aykırı hususlar;
b) Jakoben anlayışı, dayatmacı ve empoze kültürünü sunan ve tektipciliği çağrıştıran yaklaşımlar ;
c) Kendi insanımızın gerçeklerini ve değerlerini yansıtmayan öğeler;
Kitaplarda çoğu resimler yabancılara ait. Gelenek ve kültürümüze aykırı giyim tarzları söz konusu. Kendi sanat, kültür, ilim ve meslek hayatımız, hatta günlük yaşamımızla, meslek ve ticari hayat gerçekleri ile uyumlu değildir. Doğrudan ithal ve tercüme yada kötü bir taklit şeklinde sunulmaktadır. Çoğu resimler gerçek hayata aykırı ve hatta ters durum arzediyor.
d) Felsefi arka planda güdülen yanlış amaçlar ve hedefler (felsefi doktrinler). Özellikle müfredatın dayandığı çarpık ve uyumsuz felsefi arka plan.
e) Dilde aşırı uydurukça yada maksadı ifade etmeyen kelime yada kelime grupları kullanımı.
d) Mukaddes ve inanca dayalı değerleri tahkir edici ve aşağılayıcı ifadeler.
f) ”Batılı tasvir safi zihinleri idlal eder” kaidesine göre, yapılan tasvirlerin, sunulan resimlerin, anlatılan hikâye ve diğer unsurların değerlendirilmesi.
g) Menfi milliyetçiliği çağrıştıran, ayrıştırıcı, ayırımcı ifadeler.
h) İslâm ülkeleri ile yanısıra komşu ülkelerle, başka unsur ve milletlerle dostluğu, uhuvvet ve muhabbeti zedeleyici, ayrışmayı çağrıştırıcı; adavet ve husumeti körükleyici ifadeler.
ı) Sanat tarihi ve resim derslerinde, san’at adı altında, insanlık şerefine ve haysiyetine yakışmayan müstehcen ifade, resim ve video (dijital dersler durumunda) kullanılması.
i) Fen derslerinde deney ve gözlemi esas almayan, benimsetmeye dayalı, ezberci yaklaşım ve sunumlar.
j) Tabiat olaylarında, tesadüf ve tabiat felsefesi ile yorumlama yaklaşımı.
k) Bilimsel olmayan ve hatta bilime aykırı ifadeler.
l) Bilimsel olarak kendini yenileyemeyen, demode olmuş, yeni eğitim metotları ile anlatılmayan, tedavülden kalkmış hususların bulunması.
Bu konulara yol haritası olması bakımından, Milli Eğitim sistemi ve ders kitapları hakkında bazı değerlendirmelerde bulunmaktayız..
Milli eğitim müfredatının en temel problemi katı ve ideolojik müfredat anlayışıyla geliştirilmesidir. Öğrencinin 12 yılını adeta ipotek altına alan sistem, öğrenciye ne öğrenmek istediği konusunda söz hakkı vermemektedir. Ders kitapları da bunun paralelinde gelişmektedir. Halbuki başarılı eğitim sistemleri müfredatın olabildiğince esnek olmasını öngörür. Finlandiya örneğinde olduğu gibi müfredat belirlemede öğretmen ve öğrenciyi tamamen özgür bırakan sistemler vardır ve Avrupa Birliği ülkelerinin en başarılı eğitim sistemidir (SAT kriterlerine göre). Bu sistemde öğretmen, dönem başında öğrencileri düzey gruplarına ayırıp, her grupla ortak olarak öğrencilerin de görüşlerini alarak müfredatını ve ders etkinliklerini planlar.
Türkiye’de henüz bu kadar esnek olmasa dahi en azından farklı yetenek ve ilgi düzeylerine göre müfredat farklılaştırılabilse ve ders atlama, konu atlama, sınıf atlama gibi seçenekler kullanılabilse eğitim kalitesinde büyük farklar meydana gelecektir. Özellikle ileri düzey zeka ve yetenek sahibi öğrenciler sistem tarafından köreltilmekte ve okul ortamından soğumaktadırlar. En azından düzeyinin altında bir müfredat takip ettiği için, zorlayıcı rekabet olmadığından çalışma disiplini kazanamamaktadır. Tüm öğrencilerin aynı düzeyde olması fıtrata muhalif olduğuna göre, her branştan ve her sınıf düzeyinden en az dört farklı derecede müfredat yoğunluğu hazırlayıp, yeteneğe göre müfredatın farklılaştırılması ve zenginleştirilmesi elzemdir.
Günümüz dünyasında 12-14-16 gibi yaşlarda akademik çalışmaya başlayan ve ciddi anlamda alan uzmanlığına ulaşan dehalar vardır. Ama, diyebiliriz ki; geçmiş dönemin şark medreseleri bile müfredat özgürlüğü açısından, Türk eğitim sisteminden ileridedir. Bizim MEB ve YÖK sistemimiz ise, programın üstünde öğrenme düzeyi olan öğrencileri dahi de olsalar o programa mahkum etmektedir.
8 yıllık eğitimle, ilk sekiz yılda okul çeşitlenmesini tamamen ortadan kaldırarak ve lise düzeyinde de alan ve okul değişimini yasaklayarak sisteme öldürücü darbe vurulmuştu. 4+4+4 sisteminin ise en kritik yararı ders seçme, okul ve alan değiştirebilme gibi bazı esneklikler getirmesidir. Ancak bu sistemin faydalı olabilmesi içinde özellikle muhteva ve mana olarak sistemin içinin doldurulması ihtiyacı vardır.
Türkiye’de, özellikle 2003 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nın ders kitaplarını ücretsiz ve tek elden dağıtmaya başlamasıyla; hem ders kitaplarının önemi biraz daha artmış hem de müsbet bir yayın komisyonunun hazırladığı kitaplar kabul görürse, tek elden bazı yanlışları düzeltme imkanı hasıl olmuştur. Ancak maalesef on yıllık değişim sürecine rağmen mevcut kitapları hazırlayan insanların zihniyeti değişmemiştir ve kitaplardaki seküler inkâr dili devam etmektedir.
Ders kitaplarındaki eksik ve yanlışları iki başlıkta değerlendirmek mümkündür:
1- Muhteva ve Müfredat açısından;
Sarmal müfredat yapısındaki tekrar sorunları, seçilen tema ve konular açısından yanlışlar ve zararlı açık mesajlar.
Özellikle ilköğretim 1. Kademe kitaplarında eskiden beri gelen menfi propaganda zihniyeti ve ideolojik müfredat yapısı malumdur. Peki bu duruma karşı sistemde kabul görebilecek ve ülkedeki farklı kesimlerce de beğenilecek, en azından yoğun tepki görmeyecek ne gibi tedbirler alınabilir? Resmi ideoloji propagandasından ve seküler dilden nasıl kurtarılabilir ? Ayrıca sarmal müfredatta öğrenci 6. Sınıfta verilen bir konuyu (elektrik, dilbilgisi gibi) 9. Sınıfta tekrar ederken eski bilgileri unuttuğundan, öğretmen üzerine yeni bilgi koymakta zorlanıyor. Öğrenciler arası düzey farkı hiç gözetilmemektedir.
2- Biçim Açısından;
Kullanılan dil, resim ve sorularla verilen menfi, örtük/ bilinçaltı mesajlar.
Kitaplarda seçilen karakter isimlerinde (Tan, Acar, Işıl vb.), çizilen resimlerde (nine resimleri bile başı açık, kasap yanında domuz resmi vb.), seçilen edebi metinlerde ve özellikle fen eğitiminde ve doğa temalarında kullanılan tabiatperest ve esbabperest dilde, verilen pekçok vahim bilinçaltı mesajları vardır.
Sürekli belli bir yaşam tarzının vurgulanması ve benimsetilmesi amacının güdüldüğü görülmektedir. Noel heyecanı yaşayan bir aile tasviri, Osmanlı döneminin, geleneksel hayat tarzının kötülenmesi gibi.
Ders kitaplarında ayrıca tahammül seviyesinin çok ötesinde ve Osmanlıcaya aşina nesilleri bile iyice yabancılaştıran uyduruk bir dil empozesi vardır. Sayıltı, etkinlik, portfolyo vb. birçok kelimeyi, özellikle sınıf öğretmenleri her gün yüzlerce kez kullanmak zorunda kalmaktadır.
Bilimsel ehliyete haiz bir komisyonun kitapları hazırlaması biçim açısından ele alınan zararları izale edebilir; ancak müfredat yapısını değiştirmeye muvaffak olmak için daha uzun vadeli gayretler gerekecektir.
Bu bağlamda tedricen yapıyı değiştirecek teklifler üretilebilir. Mesela bazı gereksiz, demode temaların değiştirilmesi mümkün olabilir. Çünkü, artık Dünyada da müfredat yapısında inter-disipliner ve kapsamlı temalarla eğitim vermek ön plana çıkmaktadır.Tüm alanlarda sistemler, dengeler, oranlar, etkileşimler vb. temalar kullanılarak hem öğretimde verimlilik artırılabilir hemde geniş bakış açısı kazanan öğrencilere manay-ı harfi ile nazar daha kolay öğretilebilir.
İnsan düşünce sisteminin gelişmesinde en temel öge hayret ve merak duygusudur. Hayret ve merak tefekkür ve derin düşünceye hem saiktir hem neticedir. Ders kitapları müfredatında da özellikle fen eğitiminde konular kuru bir dille değil hayret ve merakı uyandıracak bir üslupla yazılmalıdır. Öğretmen; atom, kuvvet, anatomi, fotosentez, optik, elektrik, enzimler vb. hangi konuyu anlatacak olursa olsun sıkıcı formül ve ezberlerle ne olduğunu anlatmakla birlikte nasıl ve niçin olduğunu da anlatmalıdır. Öğretmen fotosentezin karmaşık şemasını çizdirdiği kadar fotosentezin hayatla ilişkisi de vurgulamalıdır. Ders kitaplarında hayret, merak ve heyecan verici bir üslup yakalanabilirse bu hem öğrencinin hem de öğretmenin motivasyonunu fevkalade artıracaktır. Aynı zamanda bu yaklaşım öğrencinin bilimsel düşünceye ulaşmasına bilimi sevmesine vesile olacaktır. İşlenen her konuda ve her bilim dalında öncelikle harikuladelik, fevkaladelik ve mucizelik vurgulanmalıdır. Günümüz dünyasında da fen eğitiminde en çok arzulanan şey öğrencilere konuların nasıl eğlenceli verilebileceği, ilginin nasıl çekileceği ve hayretin nasıl uyandırılacağıdır. Bunlarla ilgili pek çok olumlu örnekler vardır. Şüphesiz bu durum , etkili ve faydalı öğretmenlik formasyonu için Eğitim Fakültelerinde yapılacak reformları gündeme getirmektedir.
Bütün bu hususlardan da anlaşılacağı gibi, yapılacak acil ve acele bir çalışma ve çözüm yolu müfredatın amacının yeniden ele alınması ve değerlerle birleşik ithal ve kopya olmayan; bilimsel derinliğe ve özelliğe sahip yeni ders kitaplarının yeniden hazırlanmasıdır.
Böyle bir çalışmanın en kısa zamanda başlatılması zaruridir. Eğitim ve öğretim temelinde benimseme ve isteklilik olan bir süreçtir. Öğretenin de öğrenenin de bu sürece samimi bir yaklaşımla ve süreklilik içerisinde dahil olmaya her zaman razı olması gereklidir.
Çalışmalar, yenilenmeye, değişime, dönüşüme açık olacaktır. Gelişmeyi, paylaşmayı, araştırmayı toplum içinde birleşik unsurlar olarak hayata geçirecektir. Böylelikle geleceğin inançlı, gayretli, başarılı ve değerlerini sahiplenen nesilleri yetişecektir. Bu çalışmaya olan ihtiyaç, daha fazla gecikmeye mahal bırakmayacak kadar elzemdir. Bir an evvel hayata geçirilmesinde azami zaruretler vardır. Bu gayretler, gereksiz şikayetlerle bir neticeye ulaşılamayacağını göstermesi ve aynı zamanda en ufak samimi çaba ve hamlelerin ne kadar büyük neticeler verebileceğini ortaya koyması bakımından önem arzetmektedir.
*Dr. Abdullah Eker, Kilis Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Özel Eğitim Bölümü Öğretim üyesi.