Serbest Kürsü

İttifakların Seçim Manifestolarında Maarifin Yeri

Mehmet Doğan*

Partiler meydanlara indi. Bir önceki seçimde “manifesto” ilan eden iktidar partisi, bu yanlışlıktan vaz geçip “beyanname”ye döndü. Müzmin muhalefet partisi her seçimde “bildirge” yayınlardı, bu seçimde ihtiyaç duymadı her halde. Bu yüzden Ak Parti’nin “seçim beyannamesi” ile 6’lı Masanın “mutabakat metni”ne bakarak bazı tesbitlerde bulunmak istiyoruz.

Ak-Parti beyannamesinde “Eğitim” başlığı altında 1 tam, bir çeyrek sayfalık bir metin var. Öğrenciler, öğretmenler, aileler dikkate alınırsa ülke nüfusunun neredeyse tamamını ilgilendiren bir konuda bu kısalığı neye yormalı? İşlerin tıkırında gittiğine mi? Öyleyse Cumhurbaşkanımız“eğitimde başarılı olamadık” deyip duruyor?

 Beyannamenin dediği: “Eğitimde başarısız olmaya devam edeceğiz!”

Parti’nin her fırsatta öne çıkardığı slogan olan “yerlilik ve millilik”le ilgili bu bir çeyrek sayfada tek bir satıra rastlanmıyor. Eğitim kendi medeniyet değerlerimize dayanmalı, toprağımıza basmalıdır. Ondan sonra da dünyalı olmalıdır.

20 yıllık iktidarın kara deliği eğitim ve kültürdür. Beyannamede gittikçe büyüyen “eğitim dili meselesine” mutlaka temas edilmeliydi. Dil bozukluğu en çok eğitimi bozar!

Müfredat meselesine girilmeyen bir beyanname gerçek manasıyla eğitimi düzenleme iradesi yoksunluğa delalet eder. Netice olarak şu söyleniyor: Eğitim bildiğiniz gibi devam edecek, bizden çözüm beklemeyin!

Bu bir çeyrek sayfadan sonra “Birlikte yaptık” faslında 20 yıl boyunca yapılanlar sıralanıyor. 68. sayfadan 75. sayfaya kadar verilen bilgiler elbette bu dönemde yapılanların ehemmiyetini, büyüklüğünü gözler önüne seriyor. 20 yılda büyük başarılar imza atılmıştır, bundan şüphe yok. Okullaşmada yüzde yüze ulaşılmıştır. Okul, derslik sayıları… zirveyi görmüş, öğretmen sayısı hızlı şekilde artmıştır.

Eğitimde maddî başarı var elbette, fakat özden, esastan yoksun. Bu eğitim çocuklarımızı Allahı, Peygamberi tanıtmadan ilk öğretimden itibaren “atatürk kültçüsü” yapıyordu, şimdi 20 yılda varılan nokta şu: Ana okulları yaygınlaştı, “Devletin resmi ideolojisi/dini” daha küçük yaşlarda, ana okulunda çocuklara telkin ediliyor!

Haksızlık etmeyelim: Beyannamenin sonraki sayfalarında “birlikte yapacağız” başlığı altında, bir anlamda hedefler sıralanıyor. Burada da “küresellik” üzerinde konuşulduğu anlaşılıyor. Ve ilk defa “müfredat” kelimesi ile karşılaşıyoruz: “Müfredatımızı günün ihtiyaçlarına göre ve eğitim kalitesi üzerindeki etkisini ölçerek düzenli olarak güncelleyeceğiz.”

Daha sonra “eğitim müfredatını yeniden ele alacağız” cümlesi bize adeta müjde gibi göründü. Cümlenin tamamını okuyunca köklü bir değişiklik hususunda ümidimiz tükendi: “Eğitim müfredatını yeniden ele alacak, yeşil ve dijital dönüşüm ile ilgili konuları eğitim müfredatına dahil edeceğiz.

Müfredatın günün ihtiyaçlarına göre düzenlenmesinden önce esaslı şekilde ele alınması, tanzimi gerekir. Müfredat değişmeden eğitimde hamle yapılamaz. Maarif reformunun esası “müfredat”tır.

Dikkatimizi çeken bir cümle de şu: “Gençlerin yakın tarihimizi daha iyi öğrenmelerine yönelik programlar uygulamaya koyacağız.” Eğer bunu mevcut inkılâp tarihi çerçevesinde yapacaksanız, yanlışı katmerlendirmekten öte bir şey yapmayacaksınız demektir.

Beyannamenin eğitim bölümü eğitimdeki en büyük noksanlığımızı ortaya koyuyor: Bu sistemde terbiyeye yer yok ve şuurlu nesiller yetiştirmek akıldan bile geçmiyor. Çocuklarımızın aidiyet sahibi olmaları, vatan, millet ve devlet şuurlarının geliştirilmesi; gençlerimize ne olursa olsun “başarı”yı, “çok kazanmayı” aşan bir ruh aşılanması, ideal sahibi yapılması; ahlaklı fertler olarak yetiştirilmesi eğitimin meselesi değil midir? 

Çocuklarımızı bilgi hammalı yapalım! Fizikten ahlaka yükselmeleri için hiçbir şey yapmayalım!

6’lı masanın “Ortak politikalar mutabak metni”nde eğitime 8 sayfa yer ayrılmış. Bölüm “Milli Eğitimi bir ideolojik çatışma alanı olmaktan çıkaracağız” cümlesiyle başlıyor. Bunu tek parti ideolojisi dışında görüşlerin tezahürüne izin vermeyeceğiz şeklinde anlayabiliriz. Millî eğitimde çağı geçmiş resmî ideoloji dayatmaktan vaz geçilirse, hem ilim yönünden ciddi sağlıklılaştırma sağlanır, hem de ideolojik tartışmalar ortadan kalkar. Metnin geri kalanında AK Parti’nin beyannamesi ile benzerlikler, aynılıklar dikkat çekici. Kim kimden aldı? Bu sorunun cevabı şu olabilir: Eğitim bürokrasisi üst kademe hariç tek parti zihniyetini sürdürüyor. Hangi partide olursa olsun metni oluşturanlar aynı kişiler veya aynı zihin yapısına sahip olanlar.

            6’lı Masanın/CHP’nin bayat sakızları

6’lı masanın Ak-Parti’den farklı iki vaadi var: “Ataması yapılmayan öğretmen havuzunu eriteceğiz.” ve “öğretmen atamalarında mülakatı kaldıracağız.”

Bu iki vaad de meselenin nasıl sathi şekilde ele alındığını gösteriyor. Bu “havuz” üniversite bitirince diplomayı gösterip öğretmenlik iddia edilenlerin toplandığı bir havuz. Öğretmenler bunlardan seçiliyor, fakat ihtiyaca göre, devlet bütçesinin imkânları ölçüsünde. Burada ihtiyacı bir kenara bırakan, mali disiplini yok sayan bir yaklaşım gerçekçi bir siyaset sayılabilir mi?

6’lı masanın, daha doğrusu CHP’nin rüşveti kelam kabilinden dahi olsa Atatürk’ten, atatürkçülükten bahsetmeye ihtiyaç hissetmediği anlaşılıyor. Atatürk iki yerde geçiyor. Biri Atatürk Havalimanı konusunda, diğeri Atatürk Orman Çiftliği…Atatürk Havalimanını tekrar uçuşa uygun hali getireceklermiş! Atatürk Orman Çiftliği projesine sahip çıkarak aynı isimle bir Tarım Bilimleri Akademisi kuracaklarmış! Bunlar altı boş vaadler. Millet Bahçesi haline getirilen, bir kısmına kocaman bir hastahane inşaa edilen eski hava alanını uçuşa uygun hale getirmenin makul bir gerekçesi olabilir mi? Ve ortalık, üniversite, akademi kaynarken yeni bir bürokratik yapıya ihtiyaç var mı?

   Atatürkçülük Ak-Partiye kaldı!

Ak Parti’nin atatürkçü görünme kompleksi beyannamede birkaç yerde kendini gösteriyor. “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği üzere ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarma hedefini gerçekleştirmede…” “Türkiye, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘’Yurtta Barış, Dünyada Barış’’ ülküsü, “ilkeli taraflılık” ve “dengede tam bağımsızlık” politikasıyla” ve nihayet “Atatürk’ün ‘Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.’ vecizesi.

Sonuç olarak, iki ittifakın eğitim konusunda tek ittifak olarak görülmesi mümkündür. Zaten, CHP cephesinin Ak Parti’nin eğitim politikasını ciddi şekilde eleştirdiği görülmemiştir.

Kültürde de aynı paralellik vardır. Daha doğrusu eğitim ve kültür CHP kafasının hükümran olduğu, sağ partilerin plan-programla sonuç alıcı işlere giriştiği sahalar değildir.

*Türkiye Yazarlar Birliği Eski Başkanı

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu